“Kurban”: Dindarlar ve Hayvan Hakları

Abdullah Onay

 

Kurban bir “ibadet” olarak İslam’da var. İnsanlık tarihi boyunca bilinen dinlerin çoğunda olduğu gibi. Nitekim İslam öncesi Cahiliye devrinde de kurban var. Putlar ve Allah arasında bölüştürülen kurban var mesela. Fera’ ve atîre kurbanına ise Peygamber ilk dönemde izin verdiyse, sonra bunun haram olduğunu söyleyip yasaklatmış.

Kurbana dair tarih, bunun İslam’ın ayırdedici yönlerinden biri olmadığını gösterir. Nitekim, kurban İslam’ın şartlarından biri arasında değil. Fıkıh tarihinde de bir farz mı, sünnet mi olduğuna dair bir mutabakat sağlanamamış.

Eğer birçok konuda dindarların modern döneme dair yaşadıkları sıkıntıları “o günün şartları…”nı ileri sürerek hafifletmeye çalıştıklarını düşünürsek; bu kurban için haydi haydi geçerli. (1)

Müslümanların kendi besledikleri koyun vb. hayvanları kurban ettikleri bir çağda yaşamıyoruz. Hayvan üretim endüstrisinin nasıl bir acımasızlık, zulüm içerdiğini bilmeyen kalmadı. “Ucuz et” talebini karşılamak için büyük bir eziyet ile kıtalar arası getirilen hayvanların kurban edilmesi, nasıl bir “ibadet” oluyor? Büyük marketlerle ortak girilen, paketlenmiş, hisselenmiş olarak satışa sunulan kurbanlar, yanında kıyma makineleri, derin dondurucular vb. aksesuarlar; “ibadet” mi gerçekten?  Yoksa Hüseyin Hatemi’nin deyişiyle “kavurma bayramı” mı? (2)

carrefoursa-kurbanlik-2016

Kurban sektörü devasa bir sektör. Şimdilerde şikayet konusu olan cemaat yapıları, yıllarca kurban derilerinden elde ettikleri gelirlerle yürütmediler mi faaliyetlerini? “İbadet” yakınlaşma sağlamış oldu mu peki bu durumda?

Hac’daki kurban farklı mı? Avustralya’dan uzun gemi yolculukları ile bin bir eziyetle getirilen koyunlar, bir Hac ritüeli olarak kurban ediliyor. Suudilerin tüm bu gelirleri nasıl kullandıklarına dair, dindarların büyük bir çoğunluğunda derin şüpheler var üstelik. Ama gelenek yerini bulmuş mu oluyor? Zarf tamam, ya mazruf?

Tüm bu “çağın koşulları” bizatihi dindarları düşündürmek durumunda değil mi? Yıllardır buna dair cılız sesler çıkıyor. Ülkedeki kutupsallığın siperlerine mevzilenmiş, iktidar tutkusundan başı dönmüş dindar aydınlar ise “kurban” ı savunmak için tuhaf şeyler yazıyorlar. (3)

carrefoursa-kurbanlik-2016.2

HAYVAN HAKLARI HERKESE LAZIM

Kurban nedeniyle dindar insanların hayvan haklarını savunamayacaklarına dair de yaygın bir kanaat var. Niye savunamasınlar, kurban kesmeyen çok sayıda dindar var. Dini bilenler için kurban kesmemek, onları dinden çıkaracak, günaha sokacak bir şey değil.

Oysa tarih hayvanlara merhamete önem verildiğini gösteriyor. Bu merhamet dine dayalı, bu geleneği devam ettiren dindar sayısı da az değil.

kurban cola

Ayrıca insanlık tarihi boyunca dinler, çok uzun bir dönem her tür farklı fikrin savunulduğu zeminler olmuş.

Aquinolu Tomasso gibi hayvanlara dair her tür zulmü meşrulaştırmış, Descartes’a öncülük etmiş Hristiyanlığın anaakımından biri var, ama Assisili Francesco da çıkmış, hayvanlara merhamet çağrısı yapan, onlarla “konuşan”. Ya da dünyayı kötülük yuvası olarak görüp, dağlara çekilen, Hristiyan mezhebi vejetaryen Katharlar. Doğu dinlerinde, Budizm, Caynacılık vb. gibi hâlâ bizlere ışık tutan. (4)

Modern dönem ile birlikte hayvanlara yönelik zulümlerin, tür kırımlarının kaynağı dinî düşünceler değil, Kartezyen düşüncedir.  İnsan ile hayvanı tamamen ayıran, tüm canlıları nesneleştiren, zihniyet dönüşümüydü bu. Tek tanrılı dinler insanın efendi olduğu, hayvanların köleleştirildiği bir ilişkinin yolunu açtıysa da Kartezyen düşünceden farklı olduğunu atlamamak gerekiyor. Mesela “yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmet olmasın” (En’am: 38) bir farklılığı değil, benzerliği vurgular.

İslam tarihini de sadece egemenlik dilini konuşmuş, iktidarları meşrulaştırmış ana akımlardan okumak zorunda değiliz. Bu coğrafya yüzlerce heretik akıma beşiklik etmiş. Zulme karşı garib gurebanın yanında olmuş, nice tarikatlar, mutasavvıflar, dervişler var.

Bugün “kurban” geleneği zulme dönüşüp, dinî bir kisve altında sürdürülüyorsa, ve bu zulüm sona erecekse tam tersine dindarların bu konuyu görmezden gelmeyip, sahip çıkmaları ile olacak. Şayet dindarlar dinin emirlerine göre hareket edecekler ise, zulme karşı durmaları çağrısı çok daha geçerli değil midir.

İçi boşalmış, tüketim çılgınlığının dalgalarında boğulmuş bir “ibadet” mi, yoksa “Sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler” Çağrısına mı kulak vereceklerine dindarlar karar vermek durumunda.

Hem şu da var, “inananlar” için “bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi” (Ankebut: 64) değil mi? O zaman hazırlıklı olun, imtihanı geçer, cennete gidebilirseniz, bilin ki orada türlü meyveler, içecekler var ama kebap yok; yani vegan olacaksınız! (5)

 

kurbanlıklar bok içinde - Kopya

 

 

DİPNOTLAR

(1) Abdurrahman Arslan, bu dönüşümü çok iyi anlatır: “Müslüman kendi idrak dünyasında lslam’ı, modernite ile aynı ‘kulvarda’ koşuya soktuğundan; artık ‘muhalif’ yani modern güçler ile başedebilmek Müslümanlar’ın sadece ekonomik cihetten güçlü olmaları lazım geldiği şeklinde anlaşılmakta; sanki bu din parası olanın parasını korumak için -haşa- gelmiş gibi, enflasyon oranı kadar faizin ‘helal’ olabileceği söylenebilmekte; sınıf değiştirme özlemi içindeki yeni kültürün bir kısım Müslümanlar’ı ise; modernitenin ‘muska’ları olan kredi kartlarına artık akrabalarından, mümin kardeşlerinden daha çok güvenebilmektedirler. Bütün bunlar Müslümanın idrak dünyasını parçalamakta; zihninde lslam’a ait ahlaki değerleri , normları, hükümleri altüst ederek onların içerikte değişime uğramasına ve anlam kaymasına sebebiyet vermektedir.” (Abdurrahman Arslan, Modern Dünyada Müslümanlar, İletişim Yay., s. 126.)

(2) Bu süreci daha önce ayrıntılı olarak yazmıştım: https://hayvanlarinaynasinda.wordpress.com/2017/08/31/buyusu-bozulan-dunyada-kurban-hipermarket-ile-danaya-ortak-girmek/ ve https://hayvanlarinaynasinda.wordpress.com/2016/09/27/kurban-kan-can-ve-deri-uzerinden-surdurulen-bir-gelenek-ruyanin-sonu-ekonominin-gercekligi/

(3) Diyanet ise bir vakitler daha açık sözlü davranmıştı: ‘‘Kurban kesmenin en önemli hikmeti aile bireylerinin, yakınların ve muhtaçların et ihtiyaçlarını karşılamaktır.” (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklaması, Hürriyet, 21.2.2002)

(4) Modern hayvan hakları düşüncesinin çıkışı farklılık gösterse de, hayvanlara dair merhamet içeren bir tarih  var. Bunun dinî bir yönü olması, bu geleneğin sahiplenilmesine niye engel olsun? Engels, “Alman halkına devrimci geleneklerini hatırlatma”ya kalkıp köylü ayaklanmalarını anlatırken, şöyle der: “Çağın hareketlerine katılma, keşişlerde çok seyrek görülen bir şey olmasına karşın, bu papazlarda (köy ve kent bölge papazları) kuraldandı. Hareketin teorisyen ve ideologlarını bunlar sağlamış ve aralarından, halk takımı ve köylülerin temsilcisi olan birçoğu bu nedenle darağacında ölmüşlerdir.” (Köylüler Savaşı, s.30)

(5) Bu konunun da ihtilaflı olduğunu belirtmek lazım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2 Comments

  1. Bazı doğa savunularım da siz onları kesmezseniz ot azalacak ve yine açlık başgösterecek diye kafalarında uydurdukları sebeplerle zulmü körükleyenler de var. İnsana! bahane çok. Çok güzel bir yazı.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.